Geleceği bilmek hepimizin ilgisini çeker. Kendi hayatımızda neler olacak, kiminle tanışacak, evlenecek, ne işler yapacak, ne kazacağız?
Kimimiz kahvenin telvesine, kimimizde okuyucu ya da görücülere sorarız. Gerçekten yeteneklilerine rastladıysak geçmişimizde ve geleceğimizde ne var ne yok okuyabilirler. Fakat çoğunlukla zaman tutmayabilir. Görücü çok hassas ve hızlı ise yıllar sonrayı birazdan olacak gibi aktarabilir.
Çünkü burada ince bir nokta vardır. Zaman koridorunda, hızlanarak çıkıldığında herhangi bir tarih, yani “2 yıl önce 5 yıl sonra” diye bir şey yoktur. Küresel bir zamanın içinde önceliksiz ve sonrasız bir durum mevcuttur. Bu durum görülenlerin bir sıralamaya sokulmasını ve tarihlendirilmesini zorlaştırır (Değiştirilebilir kader ve olmuş olan vb…).
Birçok olacağı bilmiş kahinlerin bile, zaman verdiğinde inanılırlılığını kaybettiğini görürüz. Çünkü zamanın işleyişi her düşünce, fizik ve realite hızında farklılık gösterir.
Geçmişi ve geleceği görebilme yeteneği istenildiğinde ve sorumluluğu alındığında aslında her isteyene açıktır.
Bu yeteneği kullanan kimileri egosal çıkar amaçlı kullanarak yetkilerini kısıtlatmışlar, kimileri gördüklerine zihin ve duygu tesirlerini katarak aktarmış ve yanılmışlardır. Bazen de gördüklerinden ürkenler tamamen bu yeteneklerini kapatmışlardır.
Geleceği görmek sadece başkalarının hayatlarını görmek ya da hangi zamanda ne olacağını bilmek demek değildir. Zamandan bağımsız bir hal ile hem kendi hayatımızı hem de dünyanın gidişatını bu kabiliyetimizle görerek geleceğimize yön verebiliriz. Bugün yaptığı işte ve konumunda zirvede olan birçok kişi bu yeteneğini doğru kullanmış olanlardır.
Birlikte Dünyamızın geleceğine dair bir okuma yapalım. Nelerin yaklaştığını merak ediyorsak önce suya, havaya, toprağa neler yapıldığına bakalım. Sonra gözlerimizi kapatıp iki gözümüzü ortada tek göz olarak bir edelim. Derin bir nefes alalım ve seyrettirileceklere kendimizi bırakalım.
Olan ve olacak olanın hayrımıza olduğunu bilerek ve kabul ederek, şükre varalım.
Merhabalar sizleri çok seviyorum sayenizde bir çok şeyi anlamaya başladık teşekkür ederim. Ana rahimde boynunun cift dolanmış oksigenin az olması nedeniyle doğuştan Sol gözü sinirleri zayıf bu nedenle zayıf görüyör, öfkeli oluyar, korkuyor ölümden sıklıkla söylüyor, sıklıkla yıkılır kafası biyerlere deyer hep. Kendini beyenmiyor az sevildiyini düşünüyor, bişeyler yapmakda zorlanıyor beceremiyeceyini düşünüyor.
Bir çok şeyi anladım ama nasıl tedavisine yapmalıyım bilemiyorum yardım olursanız sevinirim. Allah sizden razı olsun