Yazar ve eğitmen Ünal Güner’in son kitabı Güzellik Tohumu, içimizdeki, ağaç olma potansiyeline sahip güzellik tohumlarını yeşertmek üzere yazılmış harika bir kitap. Güzellik Tohumu, bir çıkış yolu arayan, hayatını anlamlandırmak isteyen, yeni bir sabaha günaydın demek niyetinde olan herkes için eşsiz bir kılavuz niteliğinde:
“Çok insanın hayatını aklı, zihni, beyni yönetiyor gibi görünse de perde arkasında çoğunlukla duygular yöneticidir. Duygunun ne olduğunun cevabını vermeden, hayatının yönetimini eline alamazsın. Duygu, birçok konuda hayatını yönetip senin adına, sen gibi davranarak, karar merciin olur. Hayatındaki birçok eylemin başaktörüdür.
Duygu zenginliği tabii ki duyu yoksunluğundan daha iyidir. Yaşadığın olayların içinde kendini ne kadar yoğun hissedebiliyorsan buradaki duygulanımların da o nispette derin olacaktır.
Peki, duygu zenginliği kıymetliyse bizim özgürleşeceğimiz şey ne olmalı?
Duyguları geliştirdikçe, çoğalttıkça duygusallıktan özgürleşmeliyiz. Duygunun bir şahidi olmak, onu yönetmek, duygu selinin içinde kontrolsüz olarak akmak, duygusallıktır.
İster pozitif olsun, ister negatif, aşırıya giden duygu coşkuları duygusallığı doğurur. Gelişim yolundaki insan açısından kendinin sadece duygudan ibaret olmadığını öğrenmesi çok önemli farkındalık seviyesidir. Kendini ve duygularını ayıramayanlar duygusallığa mahkûm olurlar. Çünkü insan ne sadece düşüncedir, ne bedendir, ne de duygudur.
Bazıları duyguları yönetebilmeyi duygusuzluk sanıyor. Duygular tarafından yönetilmeyi de duygu zenginliği, hassasiyet veya iyi insanın bir özelliği gibi kabul ediyorlar. İki uç da gerçeğin karşısındadır. Duygularından hizmet alan hayatın ince zevkleriyle buluşur. Duygularına şuuru ile yön verebilen buluştuklarından huzur duyar.
Duygularının okunabilecek bir barkodu vardır. Gerçekten özgürleşmek isteyen kişi o barkodu okur. “Ben bu eylemi yaparken, şurada şöyle bir hal yaşıyorum…” der ve farkındalığa ulaşır. “O zaman ne yapmalıyım?” sorusunu sorar ve barkodu okuduğu için, aynısını tekrarlamak yerine yeni bir deneyim arar.
Senin de açman gereken yer tam olarak burasıdır.
Düşüncelerinde yeni deneyime izin vermeyen taraflar, duygularda da yeni deneyime izin vermezler. Sürekli olarak bildiğini tekrarlarsın. “Dünya zaten hep böyle!”, “Erkekler zaten hep böyle!”, “Kadın değil mi işte, başka ne beklersin?” gibi kalıp düşünceleri tekrarlayıp durursun. Gördüğün, anladığın, seyrettiğin sistem tekrarlanır sürekli…
Eğer duygu barkodlarını hayatının içinde faydaya değil de birer hapishaneye hatta prangaya dönüştürürsen, duyguların seni sürüklemeye başlar.”